Çalışmalarım Üzerine

"Devlet kendi dışında oluşan her türlü sivillikten ürker, nitekim kendi tarihinden de ürkmüştür" 

                                                                                                                                  (Ece Ayhan)



Ned Kelly’den Zapata'ya Sacco'dan Vanzetti'ye bir dizi kahramanın izinde iktidarların korunaklı yüzeyinde bir gedik açmayı deneyen Adaçoğlu, resimleriyle her türlü iktidar hesaplarına karşı; onları, bozguna uğrattıklarını düşündükleri kişileri yüzlerine tutarak, korkunun yönünü değiştirmekte, kovulanları gün ışığına çıkarmaktadır. Eleştiri imgesinden beslenen Adaçoğlu’nun resimleri, bertaraf edilenlerin imgesini yeniden vücuda getirerek, kendi gücünü paylaşmaktan ürken bireyleri karanlığa itmekten medet uman romantik bir güç ağları eleştirisidir her şeyden önce. Sanki bir taraftan, Adaçoğlu, "karanlığınızı gördüm, bastırdıklarınızı fark ettim, oyununuzu bozacağım" der gibidir. İktidarların kamufle ettikleri, sakladıkları, yer altına tıkıştırdıkları bir bir dirilse, “peki o zaman ne olacak?” sorusunu soruyor bize sanki.



Tahrip edilmiş, yaralanmış, köreltilmiş ve recm edilmiş olana duyulan bir yakınlık var daha çok bu resimlerde. Şiddete maruz kalanları, katledilenleri, lanetlenmiş ve kovulmuş, itelenmiş ve dışlanmış olanları sahiplenen bir varoluşla karşı karşıya kalıyoruz.



Zuhar Adaçoğlu'nun resimleri tüm bunlara karşı söz alırken bir şeyler umuyordu: Yer üstünde asayiş yer altının denetim altına alınması ile kurulmuşsa eğer; katledilmiş, dışlanmış, yer altına tıkıştırılmış içeriklerin övgüsünden ve dirilişinden geçecektir yıkıcı eleştiri. Devlet kurumu bireyin yalnızca kendini tanımasını değil, aynı zamanda kendini unutmasının da koşullarını yaratmışsa; Adaçoğlu unutulanı hatırlatmayı hedef edinmiş gibidir. Merkeze yerleşmiş olan iktidar ve onun kurumlarına bir kafa tutmadır aynı zamanda. İktidarın dayattıklarını kavrayabilmek ve eleştirel yaklaşabilmek için, insanın kendi içindeki 'yanı' sahiplenmesi, tek başına da olsa üstlenmesi gerekir. Adaçoğlu'nun tüm derdi insanın, insani yanına sahip çıkmasından gelir ve insana bir ayna tutarak kovulanı ve unutulanı diriltmekte, onları daha çok dışladığı ve dışladığı eylemlerle yüzleştirmektedir. Gerek tiye alan bir tavırla gerekse de çok ciddi imgelerle vücuda getirilen resimler genel anlamda belleğimizin derinliklerine çökmüş tortuya şekil vermekte, gözümüzün önünde yeniden canlanmaktadır.